Köşe Yazıları

25 Ocak 2013 Cuma


http://fizy.com/#s/1hn2m3

Hava daha kararmamıştı. Gün boyunca ince ince çiseleyen yağmur hız kazanmıştı. Rüzgar kuzeyden daha sert esmeye başlamış, sırtıma vurarak beni iteliyordu. Bulutlar hareket ederek birbirlerine yaklaşıyor, hava git gide kararmaya başlıyordu. Sokak lambalarının bazıları göz kırparcasına yanmaya çalışıyordu. Sonunda sahile yakın büyük meydana ulaşmıştım.

Seni gördüğüm ilk yere.

Yağmura rağmen adımlarını hızlandırmadan yürüyen insanlar, istifini bozmadan banklarda oturup aşklarını yaşayan çiftler, sarı yağmurluklarını giymiş balık tutmaya çalışan insanlar.. Kalabalık denemezdi. Seni tanıdığım o güne göre yoğunluk daha azdı. Yağmur sebepli olsa gerek.

Yine boş bulduğum bir banka kabanımı düzelterek iliştim. Elimdeki çantayı ve çantanın yanındaki gazeteyi daha sıkıca tutum. Çıkıp gelmenden, gelip yine gazetemi istemeni beklemekten başka yapacak bir şeyim yoktu çünkü. Ağacın yaprakları ıslanmama karşı beni koruyorlardı. Birbiri ile alakası olmayan düşünceler kafamın içinde volta atmaya başlamıştı ki sen çıkıp gelmiştin uzaklardan. Yine fark edemediğim bir anda, bankın sol tarafına ilişmiş gazetemi istiyordun benden.

Taba renginde, hiçbir kırışıklığı olmayan, uzun pardüsen üzerindeydi. Pardüsen ile uyumlu şapkan anlını kapatıyor fakat gözlerine perde çekemiyordu. Maviye çalan gözlerin ben buradayım diye öne atlıyor, ışıl ışıl yüzüne vuruyordu insanın. İnce olan üst dudağına nazaran kalınca bir alt dudağın vardı. Sanki kalem ile çizilmiş gibi belirgin ve bir o kadar da saklanmıştı. Sakalların birkaç gün önce tıraş olduğunu gösteriyordu. Ne uzun ne kısaydı. Kirli diye adlandırdıkları sakallara sahiptin. Küçük gelen çeneni sakallar ile kapamaya çalışmıştın. Eşit hizada duran dudakların dişlerinin muntazam olduğunu düşündürmüştü. Suratının göremediğim kısımında sanki bir çukur vardı. Bir gamze. Belli belirsiz duran. Hem sempatik hem çekingen bir his uyandırmıştı yüzün.
Ellerini hatırlayamıyordum. Hatırladığım tek şey gazeteyi uzatırken parmaklarıma değen parmakların. Onlarda sıcaktı. Yaşadığının temsiliymiş gibi.

Sadece birkaç saniye baktığım seni, sayfalarda sürecek kadar anlatabilirdim. Bu hissin nasıl oluştuğunu ben de bilemiyordum ta ki seni tanıyana kadar. Ama bu hisler şimdi gerçek ve içimdeydi.

4 Ocak 2013 Cuma


Doğru yerde miyiz?
Hayır.
Yanlışın peşinde miyiz?
Kısmen.
Nereye gitmeliyiz?
Olmak istediğin.
Kiminle gitmeliyiz?
Umulmadık kişi ile.
Ne kadar beklemeliyiz?
Ucu açık.
Ne kadar kalmalıyız?
Sonsuz.
Peki bu aşk mı?
Orada durmalıyız!