Köşe Yazıları

30 Ocak 2012 Pazartesi


İstanbul bıraktığım gibiydi aslında. Sadece mevsim değişmiş, tek başına kazak ısıtmaz olmuştu vücudumu.
Gündüzün yüzünü akşama çevirmeye yüz tuttuğu sıralarda; izlediğim manzara yine gülümsüyordu bana..
Yudumladığım çayı aynı garson getirmişti fakat diğer seferlere göre daha çabuktu.
En güzeli; Çayın yanında yudum yudum aldığım İstanbul ve kokusu vardı. En çok özlediğim kokuyu doyasıya içime çekmek; yaşama tekrar tekrar fakat daha güzel anılardan başlamak gibiydi.

Garip bir şekilde yaptığım hatalardan, bana geri dönenler harika sonuçlar oldu.

Koca bir seneye neler sığmadı ki. düşündüğümden ya da beklediklerim fazlasını aldım sanırım.
Duyguları en uç noktalarını yaşamak ya da dibe vurmak güzeldi.
Bazen uçurumun kenarında dolaşırmış gibi alınan riskler, mikrofon yutmuşcasına yüksek sesle atılan kahkahalar, bardaktan boşalırcasına akan gözyaşlarım, içimdeki şeytan tüyüne kapılıp bana yaklaşan insanlar, temmuz ayının kavurucu sıcaklığından bile sıcak olan sevgim, kışın en soğuk ayazlarından da soğuk nefretim, fırtınadan kurtulamayıp karaya oturan gemiler gibi yıkılıp giden hayallerim… Hepsi benimle kocaman bir yılı bitirdi.
Ama; yeni gelen senede tanıdığım bir insan, eski giden senede hayatıma aldığım ve pişmanlık diyebileceğim biri tarafından geldi. Sanırım kaybettiklerimin yerine; kaybettiğim şeylerin bıraktığı boşluğun daha fazlasını kaplayan güzellikler gelip buldu beni.
O kendini daha bilmiyor ama beni mutlu etti. Tanımak güzeldi seni. 
Hoş geldin.

27 Ocak 2012 Cuma

Ben Bir Kadınım..

Ve

6. hislerim kuvvetli birçok yaşananı hissedebiliyorum.
Sevdiğim erkeğin sadece bana ait olmasını isterim.
Aşık olduğum adama dünyanın en iyi aşçısından daha pimpirikli yemek yaparım.
Mutfağa birinin girmesinden nefret ederim.
Eğer aldatılırsam; dünyayı yok edecek gücün elimde olduğunu düşünürüm.
Eşyalarımı benim koyduğum yerde bulmazsam sinirlenirim.
Düzenime, düzen getirilmesini sevmem.
Eğer regli döneminde isem; en mutlu anlarda ağlar, hiç olmayacak şeylere güler ve deli gibi çikolata isterim.
İşime geleni yapar, işime gelmiyorsa anlamamakta ısrar ederim.
Özel günlere acayip takıntılarım vardır.
Hem cinslerim ile dedikodu yapmayı severim.
Topuklular dişi oluşumu simgeler.
Çenemle, en mülayim insanı bile deli edebilirim.
Yanıma yakışanı, üstüme zayıf göstereni isterim.
Eğer benle yaşayacak bir insan bulursam o zaman gerçek bir kadın gibi hissederim kendimi.
Ulaşılmaz kavramını hep hedef seçerim.
Ve sevdim mi tam anlamıyla sever nefret ettim mi tek kalemle silerim.
Sonuçta ben bir kadınım ve anlaşılması imkansızım.

8 Ocak 2012 Pazar

Senden başka birinin tekrardan gülümsemem sebep olacağını düşünmemiştim.


Uzun zaman geçmiş, takvim yapraklarını yırtan ellerim yorulmuş ama zaman ilerlemekten yorulmamıştı. Günlerin peşi sırasına haftalar takılmış. Haftalar sicimler ile ayları kendine bağlamıştı.

Gözlerimi açıp kapamam gibi kısa sürmeye başlamıştı gün doğumu ile batımı arasında geçen zaman.

Kar taneleri, üstlerine giyecek şekilleri olmadığı için inmez olmuşlardı yeryüzüne.

Gökkuşağı, renklerini görmekten sıkılan insanlar yüzünden güneş gözlüklerini çıkarmaz olmuştuı.

Yağmuru sevdiğini söyleyip, şemsiye kullanan insanlar yüzünden küsen damlalar; yeryüzünü uzun zamandır susuz bırakmıştı.

Sen gittikten sonra çok şey güzelliğini yitirmişti gözümde. Ta ki başkasının tekrardan gülümsemem sebep olacağını öğrenene kadar. Başkasının yanında ağzım kulaklarıma gelip, gözlerim binbir çeşit rengi bulana kadar; mutlu olabileceğimi düşünmemiştim