Köşe Yazıları

21 Nisan 2012 Cumartesi


Hangi kelimeler bir araya geldi ve nasıl cümleler kuruldu, bakışlar nasıldı, bedenler nasıl kaçabildi birbirinden.. Hayal meyal hatırlanan şeyler vardı sadece o geceden.

En iyi hatırladığım şey aynada gördüğüm iki beden idi.
Sıkıca tutturulmaya çalışılmış pijama altı ve üstüne bol gelen kırışık bir tşört. Belinden düşecekmiş gibi durun bir pantolon, sarılırken eğildiği için beli açıkta bırakan bir tşört. İçeri temiz hava gelmesi için camı açık bırakılmış dağınık bir oda.

O gece aynada görülen iki beden dışında çok daha farklı şeylerdi de.
Parmak uçlarına çıkılmış ve boynundan sıkıca sarılmış bir çift kol ile o bedeni dimdik ayakta tutup sıkıca belinden sarıp hissetmek isteyen diğer bir çift kol.

Yılların özlemi varmışcasına derin nefesler ile ciğerlere doldurulan ten kokuları, en büyük yasakları çiğnemişcesine duyulan pişmanlık hissi. “İyi ki” ile “keşke” sözcüklerinin aynı anda kurulduğu cümlelerin yaşanıldığı o anlar…
Bir kişinin ikinci defa bırakılmayacağını öğrenen bir beden ve bir daha yanında olmamak için arkasına bakmadan kaçacak diğer bir beden. Geçmişi, yaşanmışlıkları anımsatan ama asla aslı olmayan iki farklı beden.

Şimdi git, çünkü o da gidecek. Şimdi kal, çünkü o hiçbir zaman gitmesini beceremeyecek.

O gece odada ki her eşya şahit olmuştu olanlara. Sanki dillenip anlatabilirlermiş gibi sırlarını saklamaya yemin etmişlerdi. Her anı o gece sadece o odada kalmış ve bir daha olmayacaktı.

Hiç yorum yok: