Köşe Yazıları

17 Şubat 2013 Pazar


http://fizy.com/#s/1ai8sq


Şimdi bir adam düşünün.
Yanınızda olmasını istediğiniz biri, gözlerinizi kapadığınız zaman hayali beliren karşınızda.

Hayal olsa bile kalbinizin ritmini bozan, ellerinizi nereye koyacağınızı bilemediğiniz, gözlerine bakamadığınız, deli gibi sarılmak istediğiniz, kokusunu içinize doldurduğunuz halde bir yerlerde boşluklar olduğunu düşündüğünüz, ses tellerinizin onun sesine muhtaç olduğu, içtiğiniz sulardan çok asıl onun dudaklarının sizi tam anlamıyla ferahlattığı bir adam.
Göğsüne yatıp kalbini dinlediğiniz, ellerinin tüm ayrıntılarını ezberlediğiniz, girdiğiniz her mağazada kendinizin dışında onun için de bir şeyler baktığınız, en soğuk kış gecelerinde bile o yanınızda iken sıcaklıyor olduğunuz, en kavurucu öğlen güneşinde onun bedenine değen bedeninizin ısındığı bir adam.
Yeni çıkan filmlere onunla plan yaptığınız, yediğiniz yemeklerde hemen onun da ağzına bir şeyler soktuğunuz, yanına giderken ne giysem diye düşünmediğiniz, onunla uyumak için uyuduğunuz, onunla geçirdiğiniz günlerin en ince ayrıntısına kadar hatırladığınız, hasta olduğu zaman vücudunuzun tükendiğini hissettiğiniz, onu sevmek için plan yapmadığınız bir adam.

Ona bakarken bile, onun hayaline daldığınız.
Kusurlarını, kusurlarınız yaptığınız. Zamanla birbirinize benzediğiniz bir adam.


http://fizy.com/#s/16kcmh


İşte ben o adamı soğuktan ellerimin üşüdüğü, kulaklarımın kızardığı, burnumun aktığı bir kış günü tanıdım.
Farklı bir sebeple ama benim için geldiği ve onun için gittiğim gün.

Gitmesin diye kahverengi gözlerimi sımsıkı yumduğum gün ile ilk gözlerine rahatlıkla baktığım gün arasına sıkıştırdığım gözlerini.
Sevinci, hüznü, nefreti, mutluluğu… bir sürü değişik duyguyu barındırdığı o kalbi sevdim.

Hiç yorum yok: