Köşe Yazıları

15 Mart 2012 Perşembe

http://fizy.com/#s/1dlu6u

Dar, uzun bir koridordan geçiyorum. Yarı uyur yarı uyanık bir şekilde ayaklarımı sürükleyerek ilerliyorum. Lambası olmadığından el yordamı ile yolu bulmaya çalışıyorum. Kapıyı bulduğumda açmak için son bir güç diye düşünüyorum.
Kapıyı açtığımda, odanın içini dolduran son güneş demetleri bir an gözlerime hücum ediyor. Önceden cama doğru çevirdiğim koltuğa bırakıyorum bedenimi. Daha fazla ağırlaşıp iyice gömülüyorum.

Dışarı devirdiğim gözlerim seni biraz daha özlediğimi anımsatıyor bana. Dudaklarını, boynunu, ellerini.. Özellikle de üstüme sinen kokunu. Yataktan kalktığım her gün bütün vücudum buram buram sen kokuyor. Sonra yanımda olmadığını hatırlıyor ve kokunun uçup gitmesine sebep oluyorum.

Her ayna karşısına geçtiğimde boynuma bakıyorum. Çok hassas olduğundan bazen en ufak dokunuşlarda morarıyordu. Hatırlıyorum dikkat edişini, beyaz tenime tüm özeni gösterişini.
Parmaklarım ile dudaklarımı yokluyorum, orada mısın diye. Sonra aklıma geliyor canını acıtışım. Ne kadar nazik öpsem de başta sonra canice alt dudağını ısırdığım geliyor aklıma. Gözlerimi kapatıp özür diliyorum sessizce. Defalarca tekrarlıyorum bir daha yapmayacağım diye. Başta suratını asıyor, ardından gülümsüyorsun ve gülümsüyorum.

Ağlayarak uyanıyorum yine. Uzun zamandan sonra tekrar başladı yastıklarım ıslanmaya, müzik listemde aynı şarkılar çalmaya. Sayısız kahve içiyorum, tahmininden çok duman çekiyorum içime. Tüketemediğim her şeye daha yakın son kullanma tarihleri ekliyorum. Sonra yine uyuyor, yine uyanıyorum.

Seni özlüyor. Seni özlüyorum.

Hiç yorum yok: