Köşe Yazıları

29 Mart 2012 Perşembe

Çok keskin bir dönüş ile yollarımızı ayırdık seninle.


Savaştığım duygular yahut olaylar varken yanımdan geçip giden, göremediğim şeyler de var. Bir şeyi tam olarak yapacağım dediğim zamanlar, meğersem bazı şeyleri unutuyormuşum.
Şimdi şimdi anlıyorum kendimden çok ödün vermiş olduğumu. Belki biraz baş kaldırmış olsaydım, hep onun dediklerini yapmasaydım, görüşlerine saygı duyup kenara çekilmek yerine kendi doğrularımı savunsaydım… Şimdi böyle olmazdık.
Yazın ardı arkası kesilmeden gelen kalbimi kırmaların ve benim sadece bunlara susarak ‘boş ver, önemli değil’ deyip unutmalarım, bizi böylesine dik yokuşlara sürdü. En son kırdığında, ağzımdan çıkan ‘kan bağımız var, ne olursa olsun hep yanındayım’ cümlesini çok mu ciddiye aldın? Her sevgili gider, her dost kazık atar belki. Ama senin kadar kimse de kıramaz beni. Senin kalbime düşürdüğün köz, hiçbir ateşin sebep olduğu derinlik ile boy ölçüşemez.
Bunları arada bloguma girip okuduğun için yazıyorum. Uzun zamandır yüz yüze konuşamıyorum seninle. Çünkü; ben, kendimi artık sana anlatamıyorum. Çünkü; ben, hala çocuk olan Buse olduğum için hemen affederim seni.

Sen benim çabuk kırılan, nazlı, çekingen küçük kız kardeşim gibiydin. Büyük olan sendin ama önce büyüyen ben oldum. Hayat tecrübelerimizi belki ben önce yaşadım ama ilk seninle paylaştım.

Hatırlıyor musun ortaokul döneminde ki feminist beni. Ya kreşe giderken elini beline koyup, ‘Hayır o öyle değil’ deyip bir sürü cümle kuran beni. Lise yıllarımda ki inişli çıkışlı zamanlarımı. Üniversiteye başladığım zamandaki sıkıntılarımı. Peki dizlerimdeki yaraları. Bisikletten düşüşlerimi.
Peki yazı gelsin diye nasıl heyecanla beklediğimi. İlk günlük yazmaya başlayışımızı. Yıllar geçmesine rağmen sakladığım o günlükleri açıp okumalarımızı. Ya cips-kola ikilisini. En sevdiğimiz grubun blue olduğu yılları. Gittiğimiz konserleri. 1 Litrelik dondurmaları midemize indirmeleri. Kocaman menüleri midemize indirmeleri.
Omzunda ağladığım zamanları. Konuşmadan neler anlatabildiğimi. Benim için kavga edişlerini. Birlikte çıktığımız tatilleri. Bana dışarıdan bakan bir göz olarak rahatça düşüncelerini söylemeni..
İlerleyen yaşlarımızda çocuğum bile oldun. Sen benim belki de hiç olmayan kız kardeşim idin. Seninle ne kadar gururlanırdım biliyor musun. Seni arkadaşlarıma anlatmayı severdim. Güçlü olan aile bağlarımızı. Aylarca konuşmasak da hiçbir şey eksilmezdi, ta ki şimdiye kadar.

Peki n’oldu bize?
Çabuk mu kaybettik çocukluğumuzu. Çabuk mu yitirdik paylaştığımız seneleri.
Şimdi fotoğraflara bakıyorum da, o zaman bana bakarken gözlerinin içi gülerdi. Şimdi ise gözlerini kaçırıyorsun. Şimdi dersler dışında paylaşacak bir şeyimiz kalmadı mı hiç. Neden bana okulunda ki hoş çocuklardan söz etmiyorsun hiç? Ya da neden birlikte hayal kurmuyoruz artık? Artık gelecekle ilgili ne planladığını bilmiyorum. Ya da içinde kopan o büyük fırtınaları. Belki de kalbinde dolup taşan sevgiler var ama hiç bir damlası bana ulaşmıyor.
Biliyor musun, beni ilk terk eden sen oldun. İlk seninle kırılmanın nasıl bir şey olduğunu anladım. Artık ev büyükleri bile farkında birbirimize ne kadar uzak düştüğümüzü. Oysa biz aynı kana sahiptik. Benim canım yansa ilk sen anlamalıydın.

Senin yerini başkaları aldı şimdilerde. Onların yeri ayrı olmalıydı, senin yerini asla almamaları lazımdı. Nasıl rahatça bıraktın ve gittin. Ya da hala gitmeye çalışıyorsun?

Çok keskin dönüşler yapmışız be kuzen. Affet burada yazdım yaşadıklarımızı, belki gözümden kaçan şeyler de olmuştur. Sendelemeler uzun sürdü ve düştük sanırım bu sefer. Kalkarız umarım. Kalkmak için bir çaban olur belki bir gün bu yazdıklarımı okuyup ‘vay be neler yazmışım’ deriz karışıklı gülerken.

Belki de hala çocuk olabiliriz birlikte. O zamana kadar mutlu ol hep gülümse küçük kardeşim.

Hiç yorum yok: