Köşe Yazıları

24 Aralık 2011 Cumartesi

Seni özlemenin bile ayrı bir tadı varmış.

Kızıyorsun biliyorum. Kurduğum cümleler, dinlediğim şarkılar için. 'Hala mı?' dediğini duyar gibiyim. Benim gibi olamadığın için kızıyorsun. Benim gibi olduğunu hissettirdiğim için istemiyorsun. Ne bıraktığın gibiyim ne de tanığın kişiyim artık.

Ama tanımadığım halde en iyi tanıdığım kişisin sen hala. Bazen tanıdığım halde yabancı geliyorsun. Ne çözmek fayda seni, ne çözmeye çalışmak. Merak etmiyorum. Seni bildiğim gibi kabul etmeyi öğrendim.

Çok güzel gülersin. Gamzen var benim gibi. Güldüğünde sinirli olamazsın ama sinirden gülebilirsin. Kızdın mı çattığın kaşların kırışıklıkların olduğunu ortaya çıkartıyordu.

Ses. Duyar gibi oluyorum. Ama çınlatamıyor kulaklarımı bu sefer. Bir sesi duymuyor olsan da unutamazsın, görüntüye benzemez o. Dışarı veremediğin ya da çizemediğin, elle tutamadığın için unuttuğunu zannedersin sadece.

İşte akşamları oluyor, bazen tek kalıyorum. Özlüyorum. Sabahları gözlerimi tek açıyorum, sonra özlüyorum. Yolda eski biz gibi olan sevgilileri görüyor seni hatırlıyor ve sonra yine özlüyorum.

İşte kıramadığım zincirlerde durup durup özlüyorum seni.

Hiç yorum yok: