Köşe Yazıları

25 Aralık 2011 Pazar

O, farklı. O, garip biri değil asla ama tipik erkek karakterine de dahil edemiyorum. Ne onu yerin dibine sokuyorum ne de yüceltiyorum. Hatta çok tanımadığım için ne hüküm verebiliyorum ne de güveniyorum.

Boyu, posu endamı da yok yani. Öyle biri işte. Sokakta dolaşırken karşınıza çıkabilecek tiplerden.

Bir insanın gülümsemesi benim için en önemlisiydi şu zamana kadar. O, daha bu konuda can alıcı noktama parmak bastığını bilmiyor. Çok hoş gülümsüyor. Yok öyle birine de benzetemiyorum hani.

Tek bu konuda farklı değil. Dokunduğunuzda göremeyeceğiniz izler var hayattan. Aşkı biliyor ama duymamak için kulaklarını kapatıp yüksek sesle şarkı söylüyor. Konuşsam, kanatacağım yaraları çok. Anlatsa rahatlayacağını bildiği halde takılıp kaldığı gururu var. Takılıp kaldığı, o kadını da unutmamak lazım. Duygusallığına ördüğü duvarları var. Uğraşsam yıkılacak ama kıyamadığım.

Düşünceli biri. Tek kaldığı zamanlar hayallerinin en diplerine inecek kadar cesaretli ama orada tek kalmaktan korkacak kadar güçsüz.

Elleri. Çok özenli olmasa da; tuttuğunda bırakmayacağını bilirsin. Kokusunu hiç duymadım. Ne sevdiği müzikleri dinledim ne de yazığı yazıları okudum.

Belki sadece gözümde büyüttüğüm biri. Ne ilk oldu ne de son olacak bu. Sadece hoş.

Onunla uzun bir seyahate çıkabilirim. Bu şarkıyı dinleyebilirim bıkmadan. Onun gözü ile dünyayı da görebilir, kareler haline getirebilirim. Ama her şeyin bir sonu olduğunu ne o ne de ben değiştirebiliriz.

Hiç yorum yok: