Monoton bir hayat onun için; sabah uyanıp, gözlerini açmadan banyoya yönelmesi ile başlardı.
Aynaya bakmadan suratına çarpardı soğuk suyu. Gözlerini açabilince suratına ve ilgisini çeken gözleri olurdu. Bu sabah yine kan çanağına dönmüştü. Ne zaman olmuştu bu peki? Yoksa gece ağlamış mıydı? Çok mu uyumuştu bu gece, göz altları ondan mı şişti?
Yılların verdiği yorgunlukla çizgilerin oluşması gerekirdi gözlerinde, morlukların değil. Yoksa gece yine dayanamayıp doktorun verdiği dozdan fazla içtiği ilaçlar yüzünden miydi? Kafasında oluşan sıcaklığı, gözlerinin etrafına düşen beyaz noktaları fark edince; yine düşünmenin yersiz olduğunu anlayıp, havluya hızlıca dayadığı suratını sertçe sildi.
Çok şişmanmış gibi evinden eksik etmediği yulaflı yiyeceklerden birini dolaptan çıkartığı soğuk süt ile karıştırıp kaşıkladı. Çalan telefon elindeki gazeteden başını kaldırmasına sebep oldu. Telefonu açıp kısa bir konuşma yaptı. Karşısındakinin cümlesini tamamlatmadan cevap verip telefonu kapadı.
Üstüne dün giydiği kıyafetleri geçirip yola çıktı. Gün içinde o kadar çok insan görüyordu ki. Bazıları ona benziyor, bazılarında gülüşünü görüyordu, arkasından geçen kişinin sıktığı parfümde onu buluyor. Ama hiçbiri 'o' olmuyordu. Hatırlamak istemiyordu ama elinden bir şey gelmiyordu.
Akşama kadar kafasını dolduruyor tek kaldığında plağı başa alıyor ve yeniden başlıyordu. Sızana kadar süren düşünceleri ile monoton hayatına uyku ile kısa bir mola veriyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder